KULAK BURUN BOĞAZ

ESTETEİK BURUN CERRAHİSİ (RİNOPLASTİ) NEDİR?
Burun iskeleti ve yumuşak dokularının yeniden şekillenerek uyumlu ve orantılı bir hale getirilmesi ameliyatıdır. Hastaların burun şekil bozukluklarının yanında genellikle burun içerisinde septum deviasyonu gibi bozuklukları da vardır. Bu nedenle KBB hekimi rinoplasti ile birlikte burun septumunu da aynı seansta düzeltmelidir bu durumda ameliyatın ismi Septorinoplasti olarak adlandırılır.

Niçin rinoplasti yapılır: İnsan yüzünde her bölüm belli bir orantı içinde yer almaktadır. Bu orantı yüzyıllardan beri oluşan estetik görüşü oluşturmuştur. Amaç burnu diğer yüz bölümleriyle tekrar orantılı ve uyumlu bir hale getirmektir.

Yüz yapılarının orantısı
İdeal burun nasıl olmalıdır? Herkes için ideal bir burun tipi yoktur. Genel söylenişiyle yüze giden burun, yüzün diğer bölümleriyle orantılı ve uyumlu olan bir burundur. Tek başına incelendiğinde mükemmel gözüken bir burun o kişinin yüzünde güzel durmayabilir. 20 yıl önce herkese aynı ve tek bir teknik uygulanarak, tek tip burunlar oluşturulurken artık doğal görünümlü (natürel) burunlar amaçlanmakta ve çok çeşitli teknikler uygulanmaktadır. Sonuçtan öncelikle cerrah tatmin olmalı ve hastayı deneyimleriyle yönlendirmelidir.

Ameliyat süresi nedir? Ameliyat, genellikle genel anestezi altında bazen de sedasyon destekli lokal anestezi altında yapılmaktadır. Yaklaşık 1-3 saat arasında sürmektedir.
Ameliyat sonrası dönem nasıldır? Ameliyat sonrası bir lokal soğuk tatbiki şişliklerin azalmasına yardımcı olur. Ağrı genellikle çok azdır ve ağrı kesici ilaçlar etkilidir. Buruna konulan tamponlar ertesi gün alındıktan sonra hasta taburcu edilir ve birkaç gün sonra kontrole çağrılır. Birkaç gün süreyle ev istirahatı önerilen hastanın burun üzerine yerleştirilen bir alçı 7-10 gün sonra çıkartılır. Hasta işinden en az 10 gün ayrı kalmalıdır. Ancak bu dönemde ağır olmayan her türlü aktivitesini yapabilir.

Ne zaman tam şekil oluşur: Burun şekli hakkında ameliyatın hemen sonrasında bir fikir alınabilirse de kemiklerin iyileşmesi 6 hafta, yumuşak dokuların iyileşmesi ise aylar sürer. Bu nedenle burun son halini yaklaşık 6 ayda almaktadır. Gereksinim duyulabilecek herhangi bir cerrahi düzeltme için en az 6 ay beklenmelidir.

Tekrar ameliyat gerekir mi? Tüm yapılan ameliyatların %20-30 unda az veya çok bir düzeltmeye gereksinim duyulmaktadır. Bu ikinci müdahaleye olan gereksinim 6. ayın sonunda değerlendirilmeli ve daha sonra uygulanmalıdır.

HORLAMA UYKU APNESİ NEDİR?
 Uyku apnesi uykuda hava akımının 10 saniyeden daha fazla süreyle kesilmesi ile karakterize bir hastalıktır. Merkezi sinir sistemindeki bir problem nedeniyle (santral uyku apnesi) veya solunum yollarındaki bir tıkanıklık nedeniyle (obstrüktif uyku apnesi-OSA-) oluşabilir. Bazen de her iki durum birlikte olmaktadır. Bu hastalığın değerlendirilmesinde sadece solunumun durması (apne) değil aynı zamanda solunumun azalması (hipopne) da hesaba katılmalıdır.
Bulgular: Tipik olarak horlama, huzursuz uyuma, sabah dinlenemeden kalkma ve sabah baş ağrılarıdır. Bunun dışında hastalar gece rahat uyuyamadıkları için gündüz uyuklama hali ve uyuma isteği, çarpıntı ve hipertansiyon gibi dolaşım sistemi şikayetleri, sinirlilik, cinsel yetersizlik ve isteksizlik gibi yakınmalar da sıklıkla görülmektedir. Özellikle gündüz uyuma isteği hastanın sosyal yaşantısını etkilemekte ve otomobil kullanırken uykuya dalma tehlikeli sonuçlara neden olabilmektedir. Uyku bozukluğu sadece hastayı değil aynı zamanda yatağını paylaştığı eşini de rahatsız etmekte ve boşanma gibi sosyal sonuçlar doğurabilmektedir.

Muayene: Hastalar genellikle aşırı kilolu, kısa boyunlu ve altçenesi biraz geride kişilerdir. Başta burun olmak üzere solunum yollarındaki tıkanıklar çok iyi değerlendirilmelidir.

Testler: Polisomnografi (uyku testi) tanıda kullanılan önemli bir testtir. Bu testte hasta uykudayken beyin elektrografileri, EKG, göz hareketleri, kandaki oksijen düzeyleri ve hava girişleri devamlı kaydedilir. 5-8 saat süresince kaydedilen bu bulgular değerlendirmeye alınır. Eğer solunum durması ve hava akımı azalmaları (apne ve hipopneler) belli bir sayının üzerindeyse Uyku Apnesi tanısı konulur.
Tedavi :Öncelikle kilolu hastalarda kilo verme teşvik edilmelidir. Alkol ve kullanılan bazı sakinleştirici ilaçlar mutlaka kesilmelidir. Basit bu yöntemlerle tedavi sağlanamıyorsa ileri tedavilere geçilir.
CPAP: Bir maskeyle hastaya devamlı olarak basınçlı hava veren bir cihazın kullanılmasıdır. Bu tedaviyle hastaların büyük bir kısmı tedavi edilebilmektedir. Ancak kullanım zorluğu nedeniyle hastaların yarıya yakını cihaz kullanmayı bırakmaktadır.

CERRAHİ TEDAVİLER
Cerrahideki ilk adım solunum yolları tıkanıklığına neden olan burun problemlerinin (septum deviasyonu, konka hipertrofisi) düzeltilmesidir. Hastaların 1/3 ine yakını bu tedavilerden fayda görebilmektedir. Ancak şiddetli apne vakalarında farklı cerrahi teknikler uygulanmaktadır.

● Uvulupalatofaringoplasti: Damağın bir kısmının, bademciklerin ve küçük dilin çıkartıldığı tekniklere UPPP adı verilmektedir. Bu teknikle aşırı derecede yer kaplayan bölgeler küçültülür ve damağa bir gerginlik kazandırılır. Böylece bu bölgede havayolu genişliği arttırılır ve damağın aşırı hareketleri engellenir. Bu cerrahi laser veya radyofrekans yöntemiyle de yapılabilmektedir.

● Özellikle dilin aşırı büyük olduğu durumlarda dil köküne ve alt çene kemiğine yönelik cerrahi işlemler de gerektiğinde yapılabilmektedir. Bu cerrahi girişimlerde dilin arkaya doğru giderek havayolunu kapamasının engellenmesi amaçlanmaktadır. Bu cerrahi girişimler diğer tekniklerle birleştirildiğinde iyi sonuçlar alınmasına karşın yapılan ameliyatın diğerlerine göre daha büyük ve risklerinin fazla olması nedeniyle ancak seçilmiş vakalarda uygulanması düşünülebilir.

● Radyofrekans yöntemi ile damak gerilmesi ameliyatında damak dokusu içine girilerek özel bir aletle radyofrekans dalgaları damak içerisine verilir. Bu işlem sonucunda doku reaksiyonu olarak birkaç hafta içerisinde damakta bağ dokusu gelişerek damağın hacminde azalma ve gerilme ile horlamaya neden olan hareketlerinde bir azalma oluşur. Uygulanması basit olan bu yöntemde bazen 2-3 seans gerekmektedir. Başarı oranı %50 nin üzerinde olan bu yöntemde hasta uyumu oldukça iyidir. Ancak birkaç seans gerektirebilmesi, uzun dönemde etkisinin azalması ve uyku apnesi tedavisinde başarı olasılığının düşük olması dezavantajlarıdır.

● İlaç injeksiyonuyla damak gerilmesi (injection snoreplasty) girişiminde damak dokusu içine dokuları sertleştiren bir ilaç verilir. Radyofrekans yöntemiyle hemen hemen aynı sonuçları veren bu yöntemin avantajı daha kolay ve ucuz olmasıdır.
● Pillar damak implantı: En son olarak geliştirilen yöntemlerden biri olup kullanımı giderek yaygınlaşmakta ve büyük kabul görmektedir. Bu teknikle damak içerisine tıpta uzun süredir kullanılan ve doku ile uyumlu bir maddeden yapılan 3 adet çubuk yerleştirilerek damağın geriye düşmesi engellenir ve ve aşırı hareketleri azaltılır. Damağa konulan bu implantlar 6-8 hafta içerisinde doku ile bütünleşerek etkisini göstermeye başlar. Hekim için uygulaması çok kolay hasta için de oldukça basit bir girişimdir. Bu girişimden sonra hasta rahatsızlığı en alt düzeydedir. Sadece 1 kez uygulanmasının yeterli olması da büyük avantajdır. Uygulanması basit, hasta için zahmetsiz ve sonuçlarının hem basit horlama hem de uyku apnesi hastalarında iyi olması ve etkinin uzun dönemde de davam etmesi yanında diğer tekniklere göre gerektiğinde çıkartılarak eski haline dönüştürülebilme olanağının olması avantajlarıdır

BADEMCİK, GENİZ ETİ HASTALIKLARI VE GENİZ ETİ AMELİYATI NEDİR?
Vücudun bağışıklık sisteminde rol oynayan tonsil (bademcik) ve adenoidler (genizeti) özellikle çocukluk çağında sık olarak infekte olmalarıyla büyük sorun yaratırlar. Bademciklerin bakteriyel enfeksiyonları önce antibiyotiklerle tedavi edilmelidir. Ancak bazen bademcik ve genizetinin (geniz eti) alınması gerekebilir.
Ameliyat şartları
Tonsil ve adenoidlerin çıkartılması için en sık konulan endikasyon, sık olarak tonsillit atakları geçirilmesidir. Her sene 3 den fazla tonsillit atağı geçirilmesi ameliyat kararı için yeterlidir. Bunun dışında solunum problemi yaratacak kadar tonsil büyümeleri, uyku apnesi oluşturması, çene ve dişlerde şekil bozukluklarına yol açması ve tekrar eden apselere yol açması da ameliyatı düşündürecek bulgulardandır. Çocuklarda erken yaşlarda görülen ateşli konvülsiyonlarda da (havale) atakların önlenmesi amacıyla ameliyat yapılmalıdır. Burun arka tarafında genizde yerleşim gösteren genizeti (adenoid) varlığında ise hastanın şikayetleri genellikle sık geçirilen bir üst solunum yolları infeksiyonu şeklindedir. Adenoid hipertrofisi (aşırı büyümesi) durumunda hastanın tipik olarak nefes alma güçlüğü, horultulu ve ağzı açık uyuma yakınmaları vardır. Adenoid hipertrofisinde burun solunumunun kalkması sonucunda ağız solunumu yerleşir ve yüz belirgin bir şekil alır (adenoid yüz). İleri derecede solunum sıkıntısı ve uyku bozuklukları çocuğun gündüz yaşantısını da etkiler. Üzerine kolaylıkla eklenebilen ortakulak problemleri (orta kulak infeksiyonları, orta kulakta sıvı birikmesi ve kulak zarında çökme) nedeniyle oluşan işitme kayıpları durumu daha da ağırlaştırır ve çocuğun sağlık durumu yanında iletişim kurma yetersizliği nedeniyle sosyal durumu ve okul başarısı da bozulur.

Adenoid Yüz Ameliyatları (Tonsillektomi, Adenoidektomi, Adenotonsillektomi)
Tonsil ve adenoidler hastalığın durumuna göre birlikte veya ayrı çıkartılabilirler. Sadece tonsil çıkartılırsa tonsillektomi; sadece adenoid çıkartılırsa adenoidektomi; birlikte çıkartılırsa adenotonsillektomi ameliyatı adı verilir. Tüm dünyada en sık yapılan ameliyatların başında gelen bu ameliyatların kararı verilirken çok dikkatli davranılmalı ameliyattan önce özellikle varolabilecek kanama ve pıhtılaşma bozuklukları mutlaka araştırılmalıdır. Bu konuda en sık yapılan hatalardan biri de belirgin veya gizli bir damak yetersizliği durumunda ameliyat yapılmasıdır. Bu durumda ameliyattan sonra hastada yutma ve konuşma fonksiyonlarında bozulmalar görülecektir.
Cerrahi tercihen genel anestezi altında uygulanmaktadır. Ameliyat yapılacak ameliyathanenin tüm teknik donanıma sahip olması istenmeyen durumların önüne geçecektir. Maddi kaygılarla uygun olmayan ameliyathanelerde ve uygun olmayan anestezi teknik ve ilaçlarıyla yapılan ameliyatlar erken dönemde problem görülmese bile organizmada hasara neden olabilmektedir.

Komplikasyonları: Adenotonsillektomi her KBB hekimi tarafından başarıyla yapılabilecek bir ameliyattır. Problemler daha çok doğru konulmayan tanı, dikkatsiz ön araştırma ve uygun olmayan ameliyathane şartlarıyla gelişmektedir. Ancak tüm şartlar sağlansa bile kanama gibi bazı olumsuzluklar ender olsa bile görülmektedir. Ameliyat sonrası hastanın kaybedilmesi iyi şartların sağlanması halinde ihmal edilecek kadar çok düşük bir düzeydedir.
Ameliyat sonrası dönem: Sadece adenoidektomi ameliyatı yapılan hastalarda fazla problem yaşanmaz ve ağrı sorun olmaz. Özel bir diyete de gereksinim yoktur. Ancak tonsillerin alındığı tonsillektomi ameliyatından sonra ağrı özellikle erişkinlerde sorun yaratır. Yutma başlangıçta ağrılı ve sorunludur. Ancak tüm yakınmalar 10-14 gün içerisinde ortadan kalkar. Hastaya ağrı kesiciler (aspirin dışında) ve giderek normale geçen yumuşak bir diyet verilir.

ALERJİK RİNİT NEDİR?
Allerjik rinit (allerjik nezle) vücut savunma mekanizmasının reaksiyonu sonucu oluşan bir hastalıktır. Vücudun bağışıklık sistemi (immün sistem) vücudun kendisine ait olanını tanıyıp kendinden olmayan yabancılara karşı savunma oluşturan bir mekanizmadır. Yabancı bir madde algılandığında daha önceden bu maddeyle karşılaşıldıysa immün sistem gerekli hücreleri devreye sokarak bazı kimyasal maddeleri salgılar. Bazen bu reaksiyon aşırı bir şekilde olabilmektedir. Salgılanan bu kimyasal maddeler (histamin gibi) vücutta bazı belirtilere neden olur.
Allerjenler: Alerjiye neden olan allerjenler solunum yolu veya besinlerle ağızdan alınabilir. En sık rastlanan alerjenler; polenler, otlar, ev tozu akar (mite), hava kirliliği nedeniyle havada bulunan kimyasal maddeler, hayvanların tüyleri ve besin yoluyla alınan alerjenlerdir.

Bulgular: Burun tıkanıklığı, burun akıntısı, kaşıntı ve hapşırık en sık bulgulardandır. Ayrıca gözlerde kaşıntı ve sulanma ve burun dokularının şişmesine bağlı baş ve yüz ağrısı da çoğunlukla bulunur.
Tanı: Tam bir KBB muayenesi yapılarak özellikle burun dokularının durumu gözlenir. Burnun endoskopik muayenesi mutlaka yapılmalıdır. Alerjik rinit düşünülen hastalarda ileri tetkiklere geçilir.

Testler: Alerjik rinit tanısında en önemli test deri testidir. Bu testte hastanın cildine bilinen alerjik maddelerden küçük dozlarda verilerek bunlara karşı bir aşırı reaksiyon olup olmadığı gözlenir. Yaklaşık 30 dakika süren bir işlemdir. Bunun dışında kandaki immünglobulin düzeyinin ölçülmesi de bir fikir verebilir.Allerji Deri testi için randevu alabilirsiniz.

Tedavi: Öncelikle alerji oluşturan alerjenle temasın kesilmesi için çevre değişiklikleri ve temizlikleri yapılmalıdır. Özellikle en sık rastlanan ve yıl boyu şikayetlere yol açan akarlarla mücadele gerekir. Bu amaçla yatak odasında tüylü ve yünlü eşyalar kaldırılmalı, özel vakumlu süpürgeler ve akarları yok eden özel deterjanlarla temizlik yapılmalıdır.
Tedavide kullanılan ilaçlar alerjik reaksiyonun önlenmesine veya baskılanmasına yöneliktir. Alerjik rinitte son yıllarda kullanılan steroidli burun spreyleriyle oldukça iyi sonuçlar alınmakta ve uzun süreli kullanılabilmektedir.
Bir diğer yöntem ise aşı tedavisi olarak bilinen immünoterapidir. Tek allerjenin neden olduğu ve reaksiyonun güçlü olduğu durumlarda tedavinin başarı şansı daha yüksektir. Ancak başarı oranının her vakada beklenen düzeyde olmaması; uzun, zahmetli ve maliyetli bir yöntem olması nedeniyle tedavide ilk tercih değildir.
Cerrahi tedavi: Alerjik rinitli hastalarda yapılan cerrahi tedaviler genellikle bulguları azaltmaya (septum deviasyonu ve konka hipertrofisinin düzeltilmesi) veya birlikte olan diğer problemlerin (sinüzit, burun polipleri gibi) düzeltilmesine yöneliktir. Bu problemlerin düzeltilmesi hem şikayetleri azaltacak hem de verilen ilaçların burun içinde daha etkili olmasını sağlayacaktır.

SiNÜZİTLER, SİNÜSLER VE SİNÜZİT TEDAVİSİ NEDİR?

Sinüsler
Burun boşluğu çevresinde yüz kemikleri içerisinde yerleşmiş hava dolu boşluklardır. Burun fizyolojisine yardımcı olurlar. Bu sinüslerin bazıları doğumda varolmasına karşın bir kısmı da çocukluk çağında belirginleşirler. Bu sinüsler maksiller, etmoid, frontal ve sfenoid sinüs olmak üzere gruplar oluştururlar.


Normal Sinüs Bilgisayarlı Tomografisi (BT)



Sinüzitler: Sinüzit, burun boşluğu çevresindeki sinüs denilen havalı boşlukların infeksiyonudur. Kısa süreli gelişen infeksiyonlara akut sinüzit; tekrar eden ve 3 aydan fazla süren infeksiyonlara kronik sinüzit adı verilmektedir. Akut sinüzitler bir üst solunum yolları infeksiyonu gibi davranıp benzer şekilde tedavi edilirken, kronik sinüzitlerde ilaç tedavisinin yanında cerrahi tedaviler de kullanılmaktadır.

Tanı: Hastalığın hikayesi, burun endoskopik muayenesi ve radyolojik araştırmalarla tanı konulur. Radyolojik incelemede Bilgisayarlı Tomografi (BT) en yararlı tekniktir.


Normal ve Kronik Sinüzit Tomografileri


Bulguları: Baş-yüz ağrısı, burun tıkanıklığı, öksürük, halsizlik ve burun akıntısı gibi kuvvetli geçirilen bir nezleye benzer şikayetler bulunur.
 İlaç Tedavisi: Akut ve bazı kronik sinüzitlerde 10-14 günlük bir uygun antibiyotik tedavisi ve burun içerisindeki şişlikleri gidermeye yönelik bazı ilaçlar kullanılır. Kronik sinüzit tedavisinde sebep olan etmene yönelik cerrahi tedavi en uygunudur. Sadece ilaç tedavisi faydalı olmayacaktır.

 
Cerrahi Tedavi (Endoskopik Sinüs Cerrahisi)
 Son 15 yılda kronik sinüzitlerin cerrahi tedavisinde büyük gelişmeler kaydedilmiştir. Burun çalışma mekanizmasını (fizyolojisini) ve sinüzit oluşma mekanizmasını gözönüne alan ve teknolojiden faydalanan bir cerrahi işlem uygulanmaktadır. Fonksiyonel Endoskopik Sinüs Cerrahisi (FESS) genel adı verilen bu tekniklerde cerrahın deneyim ve bilgisi çok önemlidir. Yararından çok zararı olan eski teknikler hala uygulanmasına karşın terkedilmelidir. Bu cerrahi uygulamada endoskop yardımıyla burun içerisinden çalışılarak sinüslere ulaşılır. Çevre doku zedelenmeden sinüsler temizlenir ve doğal kanalları açılarak operasyondan sonra fizyolojinin tekrar düzenli çalışması sağlanır.


Operasyonun sonuçları nasıldır? Endoskopik cerrahi; sinüs fonksiyonlarını gözeten ve bozulmuş fizyolojinin düzeltilmesini öngören bir ameliyat olduğu için sonuçları çok başarılıdır. Burnun ve sinüslerin en ince ayrıntısı gösteren endoskoplar yardımı ve özel mikrocerrahi aletleriyle yapılan ameliyat uygun bir teknik ve hasta takibiyle sinüzit sorununu büyük bir oranda çözmektedir.


Ameliyat kolay mıdır? Fonksiyonel Endoskopik Sinüs Cerrahileri hekim için zor hasta için kolay ameliyatlardır. Operasyonu yapacak hekim tüm teknik ekipmana ve bilgi, deneyim birikimine sahip olmalıdır. Lokal veya genel anestezi altında yapılabilen bu cerrahi girişim 1-2 saatlik bir sürede tamamlanmaktadır. Operasyon sonrası dönem çok kolay geçmekte ve genellikle burnu tamamen kapatan bir tampon kullanılmadığı için hasta kısa zamanda normal faaliyetlerine geçebilmektedir.


Ameliyatın bir tehlikesi var mıdır?
Endoskopik Sinüs cerrahisi ameliyatını yapan hekim mutlaka bu konuda çok deneyimli olmalıdır. Beyin, göz ve bazı büyük damarlara yakınlığı nedeniyle sinüs ameliyatı deneyimsiz ellerde istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Dünyadaki ilk uygulamalarla birlikte 1989 yılından beri uyguladığım ameliyatlarda önemli bir komplikasyonla karşılaşmama karşın her operasyon ayrı bir özenle değerlendirilmekte ve komplikasyonların önüne geçilmektedir. Buradaki soru " Endoskopik olmayan sinüs ameliyatlarında da aynı risk var mıdır?" olmalıdır. Endoskopik ameliyatlar sorunu çözen ameliyat tekniği olmasının yanında endoskop kullanımının hakimiyeti arttırması nedeniyle komplikasyon riskini de azalttığı bir gerçektir. Akıllı cerrah yetenek, bilgi ve deneyiniminin farkında olup nerde duracağını bilen kişidir.



Ne kadar zamanda iyileşirim? Hastalar genellikle ilk ameliyat gününde taburcu edilmekte ve ayaktan takip edilmektedir. Burnu kapatmayan bir tampon 1-2 gün içerisinde çıkartılarak hasta takibe alınmakta ve 5. günde hastalar işine dönebilmektedir. 3 haftalık bir erken takip döneminden sonra hastalar uzun dönemli takibe alınırlar.SEPTUM VE SEPTUM DEVİASYONU NEDİR?

Septum nedir?
Septum, burnu içeride normalde iki eşit parçaya bölen bir duvardır. Önde kıkırdak ve arkada da ince bir kemik parçasından oluşur ve üzeri deriye benzeyen mukoza olarak adlandırılan bir örtü ile kaplıdır. Burun boşluğunun her iki tarafında ise konka adı verilen, burun salgılarını sağlayan ve burun fizyolojisinin devamı için gerekli olan etler bulunur. Bu organlar her iki yanda üçer tane olmak üzere 6 adettir. Bazı kişilerde daha fazla da olabilir.


Normal burunda septum orta hatta ve konkalar normal büyüklüktedir. Septum deviasyonu varlığında hava geçişi daralır ve konkalarda büyümeler oluşur.


Septum deviasyonu nedir?
Basitçe eğri duran septum denilebilir. Septumun tamamı veya bir parçası orta hatta değildir ve eğri olduğu tarafta burun hava geçişini daraltır. Genellikle doğum sırasında veya daha sonra olan darbelere bağlıdır. Deviasyon ne kadar fazlaysa burun tıkanıklığı da o kadar fazla olmaktadır. Tıkalı olmayan taraftan soluk alınabildiği için hastalar genellikle bunun farkına varmazlar. Ancak zaman içinde normal tarafta reaksiyon olarak ödem ve et büyümeleri (konka hipertrofileri) oluşur ve burun tıkanıklığı belirgin hale gelir.

Septum deviasyonu başka nelere yol açar?
Akciğerler için gerekli hava mutlaka burundan geçmelidir. Bu geçiş sırasında hava ısıtma, nemlendirme ve temizlenme gibi işlemlere tutularak akciğerlere uygun hale getirilir Deviye septum sonucu burundan hava geçişi azalır. Ağızdan alınan işlenmemiş hava üst solunum yolları ve akciğerlerde problemlere yol açabilir. Deviasyon ve hipertrofiler nedeniyle hava geçişinin bozulması aynı zamanda normal burun salgılarının da hareketini bozarak bunların daha koyu bir hale gelmesine neden olur. Hasta bunu geniz akıntısı olarak algılar. Bu salgıların koyulaşması ve özelliklerini kaybetmesi sonucu rahatsızlık daha da artarak sinüzit ve polipler gibi hastalıkların oluşması kolaylaşır.


Bir diğer sorun da burunda bulunan koku alma bölgesinin tıkanmasıyla koku moleküllerinin bu bölgeye ulaşamaması sonucu koku almanın azalmasıdır.


Nasıl düzeltilebilir?

Uygulanacak tek tedavi bu eğriliğin bir ameliyatla düzeltilmesidir. Septoplasti adı verilen bu cerrahi teknikte mukozaya zarar vermeden eğri olan septum bölgeleri kıkırdak desteği korunarak düzeltilir. Bazı cerrahlar tarafından uygulanan tekniklerde ise septum kıkırdaklarının tamamen çıkartılması sonucu burun sırtında düşmeler ve şekil bozuklukları görülmektedir.


Bu yöntemde tüm işlemler burun içerisinden yapılır ve dışarıda herhangi bir kesik izi görülmez. Anestezi lokal veya genel olabilir. Donanımlı ameliyathanelerde uygulanan genel anestezinin riski bugünkü olanaklarımızla oldukça düşüktür. Ameliyat sonrası buruna yerleştirilen burun tamponları genellikle 1-2 gün tutulmaktadır. Günümüzde kullanılan tamponlar burnu zedelemeyen ve biriken kanları emen yumuşak özelliktedir. Uygulanması ve çıkartılması ağrıya neden olmaz.


İyileşme ne kadar sürer?

Yüzde herhangi bir şişme veya morarma görülmez. Hasta genellikle aynı gün evine yollanır. Ertesi gün her türlü faaliyetini yapabilir ve birkaç gün içerisinde işine dönebilir. Ancak tam olarak burun dokularının iyileşmesi 2 haftayı bulmaktadır.


Konka hipertrofisi nedir?

Burun içerisinde her iki tarafta yanlarda bulunan konkalar (alt, orta, üst konkalar) burun fizyolojisinde önemli rollere sahiptir. Ancak bazı durumlarda reaksiyoner olarak büyüyebilirler (hipertrofi). Böylece burun tıkanıklığına neden olurlar. Aslında burnun bir boru gibi tamamen açık olması istenilen bir durum değildir. Solunan hava bu konkalara çarparak gerekli işlemlerden geçirilmelidir (ısıtma, nemlendirme, temizlenme gibi). Bu nedenle bu konkaların tamamen çıkartılarak burun hava geçişinin açılması başlangıçta hastaya faydalı ve rahatlatıcı gibi görülürse de zamanla burun fonksiyonlarının bozulmasına bağlı olarak hastanın şikayetleri daha fazla artar ve tedavisi imkansız bir hale gelir. Bu konkaların ilaç kullanılarak ve özellikle piyasada halk tarafından iyi bilinen burun damlaları kullanılarak küçültülmeye çalışılması ileride yakınmaların daha da artmasına neden olur. Rinitis medikamentosa adı verilen bu durumda tedavi başlangıcında bu tür ilaçların öncelikle kesilmesi gerekir.


Tedavisi

Öncelikle konka hipertrofisinin nedeni anlaşılmalıdır. Bir alerji varlığında uygun tedavi başlanmalıdır. İlaç tedavisine yanıt alınamayan durumlarda bazı cerrahi uygulamalar yapılmaktadır. Birçok hekimin başvurduğu total konka rezeksiyonu (kesilip çıkartılması) tercih edilen bir yöntem değildir. Ancak fonksiyon kaybına yol açmayan kısmi çıkartmalar yapılabilir. Konka hipertrofisi tedavisinde son kullandığımız yöntem radyofrekansla küçültme ameliyatıdır. Bu yöntemde radyo dalgaları veren bir cihazla konkaların içine girilerek dokuyu bozmadan yeterli küçültme sağlanır. Bu girişim lokal anestezi altında rahatlıkla yapılır ve ameliyat sonrası kanama ender olduğu için bir tampon da konulmaz.